bugün
yenile
    1. 8
      +
      -entiri.verilen_downvote
      amok koşucusu doktor olarak yardıma ihtiyaç duyan bir insana el uzatmanın vicdani yükümlülüğüyle kendi karmaşık duyguları arasında sıkışıp kalan bir adamın hikâyesidir. hollanda doğu hint adaları’nda görev yapan bir doktor, dara düşüp kendisine başvuran çok zengin bir kadının “yardım” talebini geri çevirir. zira kadının mağrur ve hesapçı tavrı karşısında büyük bir öfkeye kapılmış, gururuna yenik düşmüştür. ancak söz konusu olan insan hayatıdır. kısa süre içinde pişmanlığın pençesine düşer. kadına yardım etmeyi saplantı haline getiren doktor, malezya halkında rastlanan bir nevi öldürücü delilik olan hummanın, amokun etkisi altına girer. (bkz: stefan zweig ) (arka kapaktan) --- spoiler --- "söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz." --- spoiler ---
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bi bana mı komik geliyor bu kitabın ismi?
      1söylemesi komik ama anlamını beğenmiştim kıpçağım biliyorsundur belki de - serendipity 18.04.2018 17:33:34 |#3705785
      1hayır bilmiyorum :) - kıpçak bey 18.04.2018 18:35:27 |#3709319
    3. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz." "insan eğer her şeyi kaybettiyse, son kalan şey uğruna çılgınca savaşır..." "genç olduğunuzda her zaman ateş ve ölümün bir başkasını bulacağına ve sizi es geçeceğine inanırsınız."
    4. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      stefan zweig 'in üç kitabını okudum ve çok beğendim. hikayeleri kısa ama çok vurucu. betimlemeleri ve özellikle insan ruhunu anlatışını çok beğeniyorum. müthiş bir akıcılığa sahip ve mızrak gibi saplanıyor insanın içine hikayeler. bu hikaye de bir nevi mızrak etkisi yarattı bende. tabii bu adamın kitapları arasında bende çok büyük bir etki bırakan, içimi acıtan ve en çok anladığım karaktere sahip kitabı bilinmeyen bir kadının mektubu dur. neyse amok koşucusuna gelelim biz. hikaye güzeldi ama ben çok sinir oldum. --- spoiler --- senin ben doktorluğuna sıçayım, ruh hastası herif! amok koşucusu değil de aşağılık kompleksli bir doktorun dinmeyen vicdan azabı diyebiliriz kitap için. --- spoiler --- ayrıca kitapta "insan nasıl öleceğini kendi belirlemeli" temalı bir cümle gördüm ve stefan amcanın bir kere daha nasıl intihar ve ölüm saplantılı bir herif olduğunu anlamış oldum. fakaat, anlıyorum seni stefan. anlamaz olaydım ama anlıyorum maalesef.
    5. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Şimdi bitirdim. 3 saatimi aldı sanırım okumak. Yormayan, akıcı, kendine çeken bir kitap. Kalın olmadığı için çıtır niyetine bir oturuşta bitirebilirsiniz. Tek problem okurken kitabın içine girip doktoru tokatlamak istiyorsunuz.
    6. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "Ruhu çoktan ölmüştü, geriye öldürülecek yalnızca bedeni kalmıştı." Zengin ve kibirli bir kadının yardım talebini geri çeviren bir doktorun zamanla kadının etkisinde bir yaşam idame ettirmesinin öyküsü.. Kalın olmadığı için hemen bitirilebilir çerezlik bi kitap.
    7. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      novella dediğimiz "kısa roman" ya da "uzun öykü" olarak adlandırabileceğimiz türde okuduğum en iyi kitap olabilir. Zaten Zweig da bir novella cumhuriyetimiz olsaydı orada başbakan falan olurdu herhalde. Kitap konusunda teknik bir iyilikten bahsetmiyorum. Yok efendim kurgusu iyiymiş, karakterler şöyleymiş, üslup böyleymiş falan geçiniz. Novellada zaten bunların pek bir önemi yoktur. Kitap çok basit bir kurgu ve tek bir metafor üzerinden büsbüyük bir şey anlatıyor. Zaten zweig'ın bütün kitaplarının numarası aşağı yukarı böyle. Okuduğunuz herhangi bir kitabı varsa bu açıdan şöyle bir gözünüzün önünden geçirin işte. Tr'de anlamsız bir biçimde acayip çok okunuyor Zweig. Benim pek bayıldığım bir yazar değil ama amok koşucusu başka. Ben buradaki kocaman anlatıya hayran kalmıştım. Kitabı sadece bir kere okudum ve üzerinden çok zaman geçti ama bu kitap kafamın içinden çıkmıyor. Zweig'ın psikyatri bilimine olan merakı, insan psikolojisi üzerine derin araştırmaları ve kitaplarındaki freudien etki zaten biliniyor. Adam tüm yazın hayatını bu mesele üzerine kurmuş zaten. Psikolojik betimlemelerinin bu kadar iyi olmasının ve biyografi yazımında da bu kadar iyi olmasının sebebi bu konudaki hassasiyeti. İnsanların, yazarların ve hatta okurların içini görüyor adam. Bu kitaptada amok koşusu hastalığı üzerinden bir kurgu ortaya atıyor. Konunun egzotik bir ülkede bir doktorun başına gelmesi falan tıraş. Amok'tan hiç bahsetmeden de anlatılabilir bir öykü bu. Ama o zaman çok şey kaybederdi kitap. Kitaptaki şu alıntı tüm hikayenin özeti aslında; "insan eğer her şeyi kaybettiyse, son kalan şey uğruna çılgınca savaşır..." Ama kitapta olmayan şekliyle amok koşusunu anlatmak isteseydim şöyle derdim; "insan hayatında bir defa hata yapar. Ondan sonraki tüm hataların suçlusu o ilk hatadır." Amok koşusu da kitapta bu bağlamda bir metafor olarak kullanılıyor. Kitaptaki doktorun bir an için kendi kibrine mağlup gelmesinin ardından telafi edemediği bir hatası oluyor ve ondan sonrası doktorun amok koşusu başlıyor. Kitapta amok başlarda şu şekilde tanımlanıyor: "Sarhoşluktan öte bu...çılgınlık insanın öfkeden gözünün dönmesi... insanın korkunç, delice bir saplantıya kapılması, öyle ki hiçbir zaman alkol zehirlenmesiyle kıyaslanamaz... ben oradayken bunun gibi birkaç vaka incelemiştim.... İşte Amok... Şöyle oluyor; Bir Malezyalı, herhangi bir sıradan, kendi halinde bir adam içkisini içiyor. Ruhsuz, ilgisiz, donul bir biçimde oturuyor oracıkta. Tıpkı benim odamda oturduğum gibi. Sonra ansızın ayağa fırlıyor, hançerini kapıyor, sokağa fırlıyor, dosdoğru koşuyor, nereye gittiğini bilmeden... Yoluna ne çıkarsa, insan olsun hayvan olsun, hançerini saplıyor, akan kan onu daha da çıldırtıyor. Ağzı köpürüyor, kudurmuş gibi uluyor. Ama koşuyor, koşuyor, koşuyor. Ne sağa bakıyor ne sola, acı acı haykırarak elinde kanlı hançeriyle, korkunç koşusunu sürdürüyor. Köylerdeki insanlar bu amok koşucusunu hiçbir gücün durduramayacağını bilirler. O gelirken uyarmak için Amok! Amok! diye haykırırlar ve herkes kaçışır ama o bunları hiç duymadan koşar, görmeden koşar, önüne çıkan her şeyi devirir. Sonunda kuduz bir köpeği vururcasına vurup öldürürler onu ya da o ağzından köpükler çıkararak yere yığılır. ...Amok koşucusu boş bakışlarla koşar, nereye gittiğini bilmez." Bu kitabı ve amok koşusunu basamak olarak kullanıp birilerinin çoktan bir "büyük roman" yazması gerekirdi. Bence bu çok ciddi bir eksikliktir. Bazı kitaplarda ara ara görüyorum bu metaforun yedirildiği kitapları ama yeterli gelmiyor. Amok koşucusunun sonuna da zaten direkt zweig'ın başka öykülerinde de benzer temalar kullandığını not düşüp "bezgin" isimli öyküsü amok koşucusunun mini versiyonu diye not düşmüşüm. Kinyas ve Kayra'da Kayra'nın yolunu da zaman zaman amok koşusuna benzeterim ama yine de bu kitap üzerinden bir "Suç ve Ceza" gibi bir roman icat edilmeliydi. Yeni bir Raskolnikov yaratılmalıydı. Resmen bunun eksikliğini çekiyorum :D Doktor kitabın bir yerinde şöyle diyor; "Amok koşucusu olursanız sonsuza kadar cezasız kalamazsınız, sonunda insanı yere çarpar bu, umarım ben de yolun sonuna varmışımdır." Bazen böyle olur, bazı insanların bu tip koşuları olur. Amok koşusu bir tür trans halidir. Tetikleyici bir etkenin ardından yarı bilinçli, yarı bilinçsiz bir biçimde sonsuzluğa doğru koşarsınız. Bir yerde yığılıp kalana ya da önünüze çıkan biri sizi tutup devirene kadar bitmeyen bir koşu. Bir tür azap yürüyüşü. Bu sebepten kitap göründüğünden bile çok daha büyük bir kitap bence. Asla yeterli ilgiyi gördüğünü falan da düşünmüyorum. Çıkın sokağa, etrafınıza bakının biraz her gün yeni bir amok koşucusuna rastlayacaksınız.